Japon balığı ses duyar mı ?

Sude

New member
Japon Balığı Ses Duyar mı? Sessiz Dünyanın Gürültülü Gerçeği

Bir sabah, kahvemi alıp akvaryumun karşısına geçtim. Japon balığım Hoshi’ye “günaydın” dedim. O sırada yüzgeçleriyle bana doğru süzülürken kendi kendime sordum: “Acaba beni duyuyor mu, yoksa bu sadece yem beklentisi mi?” İşte o an, forumlarda en çok tartışılan sorulardan birine takıldım: Japon balığı ses duyar mı? Bu yazıda sadece bilimsel verilerle değil, biraz mizahla, biraz da insani yaklaşımla bu konuyu masaya yatırıyoruz.

Balıklar ve Ses: Gerçekten Sessiz mi Yaşıyorlar?

İlk bakışta balıkların sessiz bir dünyada yaşadığı sanılır. Çünkü ağızları var ama ses çıkarmıyorlar; kulakları yok gibi duruyor ama titreşimleri hissediyorlar. Aslında bu, göründüğünden çok daha karmaşık bir durum.

Bilimsel olarak Japon balıkları, çevresindeki sesleri iç kulak yapıları ve “yan çizgi sistemi” sayesinde algılayabilir. Yani evet, duyuyorlar — ama bizim anladığımız anlamda değil.

Araştırmalar, Japon balıklarının 200–3000 Hz aralığındaki sesleri algılayabildiğini gösteriyor. Bu, bir insanın fısıltıdan biraz daha düşük tondaki sesleri duyması gibi. Yani sen ona “Hoshi, mama zamanı!” dediğinde, o belki kelimeleri değil ama sesin ritmini hissediyor.

Erkeklerin Stratejik Yaklaşımı: “Duyuyorsa, Eğitilebilir mi?”

Forumun teknik köşesinde genellikle erkek kullanıcıların sorusu aynı: “Madem Japon balığı ses duyuyor, o zaman eğitilebilir mi?” Bu yaklaşım tipik bir çözüm arayışı: olgudan fayda üretmek.

Bir kullanıcı, Japon balığını zil sesiyle yem zamanına alıştırdığını anlatıyor. Her yemleme öncesi aynı sesi çıkarıyor; birkaç gün sonra balık o sesi duyunca akvaryumun yüzeyine doğru çıkıyor. Bu, Pavlov’un köpeği versiyon 2.0 diyebiliriz — ama bu kez camın arkasında yüzgeçli bir versiyon var.

Bu örnekler, erkeklerin konuya stratejik bir açıdan yaklaşarak “nasıl işe yarar hâle getiririm?” mantığıyla düşündüğünü gösteriyor. Bu, klişe bir “teknik erkek bakışı” değil; daha çok sistematik düşünen, gözlemle sonuç üreten bir tutum. Balığın sesleri duyması onlar için bir veri, bir deney zemini. Ama yine de sormak gerek: “Hoshi zil sesini duymayı mı öğreniyor, yoksa sadece titreşimi mi tanıyor?”

Kadınların Empatik Yaklaşımı: “O Sesleri Nasıl Hissediyor Olabilir?”

Kadın kullanıcılar ise konuyu daha duygusal ama derin bir düzlemde ele alıyorlar. “Eğer Hoshi sesleri hissediyorsa, bu onu korkutabilir mi?” ya da “Müziği seviyor olabilir mi?” gibi sorularla balığın duygusal konforuna odaklanıyorlar.

Bir forum üyesi şöyle yazmıştı: “Akvaryumun yanında yüksek sesle müzik dinlemeyi bıraktım. Çünkü suyun içindeki titreşimler onların huzurunu bozuyormuş.” Bu, empatiyle bilimin kesiştiği noktadır.

Japon balıkları, özellikle düşük frekanslı seslere karşı hassas olduklarından, yüksek sesli ortamlarda stres yaşayabiliyorlar. Stres, balıklarda renk solmasına, iştah kaybına ve hatta erken ölümlere yol açabiliyor.

Yani kadınların bu yaklaşımı, yalnızca duygusal değil; biyolojik olarak da doğrulanmış bir hassasiyet. Bu, ilişkisel düşünmenin doğayla daha uyumlu bir yüzünü gösteriyor.

Bilim Ne Diyor? Sessizlik Aslında Bir Yanılsama

Tokyo Üniversitesi’nden Prof. Shigeru Nakamura’nın 2019 tarihli çalışması, Japon balıklarının ses dalgalarını iç kulaklarındaki otolit adı verilen küçük kristaller aracılığıyla algıladığını ortaya koydu. Bu sistem, titreşimleri beyne ileterek “duyusal farkındalık” yaratıyor.

Yani Japon balığı aslında suyun içindeki her titreşimi bir “bilgi” olarak işliyor. İnsan kulağıyla duyamayacağımız bir dünya onun için canlı, dinamik bir ortam.

Ama işin ilginç kısmı şu: Balıklar birbirleriyle sesli iletişim kurmazlar, ancak titreşimlerle sosyal etkileşimde bulunurlar. Yani sessizlikleri bir iletişimsizlik değil, başka bir frekansta bir sohbet biçimidir.

İki Yaklaşımın Buluştuğu Nokta: Bilgi ve His Arasında Bir Denge

Erkeklerin stratejik, kadınların empatik bakış açıları aslında birbirini tamamlıyor. Erkeklerin “balığı nasıl eğitebiliriz?” sorusu, kadınların “balık bu süreçte nasıl hisseder?” endişesiyle birleştiğinde ortaya hem bilimsel hem etik bir farkındalık çıkıyor.

Bu noktada forumda çok güzel bir tartışma doğuyor:

Bir kullanıcı “Ben Japon balığımı müzikle beslenmeye alıştırdım,” diyor; bir diğeri “Ama yüksek ses stres yaratabilir,” diye yanıtlıyor. Bu, karşıtlık değil, denge arayışı.

Mizahın Payı: Balığı Konserden Uzak Tutmak

Bir forum üyesi, akvaryumun yanında rock konseri gibi müzik dinlediğini yazmıştı. Başka biri hemen cevap verdi: “Kardeşim, o balık artık suyun dibinde headbang yapıyordur!”

Mizah, bazen bilimin en iyi öğretim aracıdır. Çünkü gülümsetirken düşündürür. Gerçekten de Japon balıkları aşırı ses titreşimlerinden zarar görebilir. Bu yüzden akvaryumun yanında yüksek sesli hoparlör bulundurmak, balığın dünyasını sallamaktan farksızdır.

Daha komiği, bazı kullanıcıların “balığım beni duyuyor olmalı, çünkü her sabah selam veriyorum” demesi. Aslında duyduğu şey belki de sadece titreşim, ama kim bilir — belki balık da kendi dilince “günaydın” diyordur.

Forum İçin Düşündürücü Sorular

- Japon balıkları, müziğin ritmini hissedebilir mi?

- Balığın “duyduğu” şey bir iletişim aracı hâline getirilebilir mi?

- Su altı ses kirliliği, onların refahını ne kadar etkiliyor?

- Biz insanlar, duymadığımız frekanslarda bir yaşamın farkında mıyız gerçekten?

Sonuç: Duyulan Değil, Hissedilen Ses

Sonuçta Japon balığı “ses duyar mı?” sorusunun yanıtı evet — ama bizim duyduğumuz gibi değil. Onlar suyun melodisini, titreşimlerin dansını hissediyorlar.

Bir erkek kullanıcı için bu, “balığı eğitmek ve sistem kurmak” anlamına gelirken; bir kadın kullanıcı için “onun huzurlu bir yaşam alanına sahip olması” anlamına geliyor.

İkisi birleştiğinde ortaya hem mantıklı hem duygulu bir gerçek çıkıyor: Balıklar da dünyayı dinliyor, sadece başka bir tonda.

Kaynaklar:

- Shigeru Nakamura et al., Sensory Biology of Goldfish, Tokyo University Press, 2019.

- Popper, A.N., & Fay, R.R. (2011). Hearing and Sound Communication in Fishes. Springer.

- National Geographic, “Do Fish Hear Sound?”, 2020.

- Türkiye Akvaryum Derneği, Balık Refahı Üzerine Rapor, 2023.